5 Aralık 2012 Çarşamba

Sevdiklerinizin kıymetini bilin...


Anne, altı yaşındaki lösemiyle savaşan oğluna bakarken dalıp gitmişti. Kalbi, acı içinde olmasına rağmen, kararlılık duygusunun da etkisini hissediyordu. Her ebeveyn gibi o da oğlunun büyümesini ve umutlarını gerçekleştirmesini istemişti. Ama bu, artık mümkün değildi. Löseminin buna fırsat tanıması olası değildi. Oysa o oğlunun hayallerini gerçekleştirmesini istiyordu.

"Ali! Büyüyünce ne olmak istediğini hiç düşündün mü? Hayatında neler olmasını dilediğin ve hayal ettiğin oldu mu?" diye sordu.

"Anneciğim, ben büyüyünce hep itfaiyeci olmak istedim".

Anne gülümsedi ve.. 
''Dileğini gerçekleştirebilecek miyiz bir bakalım'' dedi. 

Daha sonra, Arizona'daki itfaiye müdürlüğüne gitti ve orada yüreği en az Arizona kadar büyük itfaiyeciler ile tanıştı. Onlara oğlunun son isteğinden söz etti ve oğlunun itfaiye arabasına binip şehirde küçük bir tur atmasının mümkün olup olmadığını sordu. 

''Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Eğer oğlunuzu Çarşamba sabahı saat yedide hazır ederseniz, onu o gün şeref konuğu yapar, itfaiyeci kimliğine büründürürüz. Bizimle itfaiye müdürlüğüne gelir, bizimle yemek yer, yangın öndürmeye gelir. Hatta bize ölçülerini verirsen, ona üzerinde Arizona itfaiyecilerinin sarı renk üzerine işlenmiş ambleminin olduğu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir, lastik botlary ısmarlarız. Hepsi Arizona'da üretiliyor.''

Üç gün sonra, itfaiyeci Ali'u aldı, ona elbisesini giydirdi ve hasta yatağından itfaiye arabasına kadar eşlik etti. Ali, itfaiye arabasına kuruldu ve müdürlüğe doğru yol almaya başladı. Kendini çok mutlu hissediyordu. O gün Arizona'da tam üç yangın ihbarı olmuştu. Değişik itfaiye arabalarına, hatta İtfaiye Müdürlüğü'nün özel arabasına da binmişti. Yerel televizyonlar da onu izleyip, çekmişlerdi. Hayallerinin gerçek olması, gösterilen sevgi ve ilgi, Ali'u o kadar etkilemişti ki, doktorların söylediğinden tam üç ay daha fazla yaşamıştı.

Bir gece butun yaşam belirtileri dramatik bir şekilde yok olmaya başlayınca, hiç kimsenin yalnız ölmemesi gerektiğine inanan başhemşire, aile bireylerini hastaneye cağırdı. Daha sonra Ali'un itfaiyede geçirdiği gunu hatırladı ve itfaiye müdürlüğüne telefon açıp Ali'un bu dunyaya veda ederken yanında, ozel kıyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasının mümkün olup olamayacağını sordu.

İtfaiye Müdürü;
''Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Beş dakika içinde oradayız. Bana bir iyilik yapar mısınız? Sirenlerin çaldığını duyduğunuzda, yangın olmadığı anonsunu yaptırabilir misiniz? Sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaşlarını ziyarete geldiklerini söyleyiniz ve lütfen onun odasının penceresini açınız'' diye yanıtladı.

Yaklaşık beş dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven taşıyan kamyonet ulaştı. Merdiveni açtı ve Ali'un 3.kattaki odasına doğru yaklaştı. Tam ondört itfaiyeci Ali'un odasına tırmandılar. Annesinin izniyle onu kucakladılar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler.

Ölümle penceleşen Ali itfaiye müdürüne baktı ve;
''Efendim ben şimdi gerçekten itfaiyeci miyim?'' diye sordu.
''Bundan şüphen mi var Ali?'' diye yanıtladı müdür. 

Bu kelimelerden sonra Ali gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapattı.

Belki unuttunuz, belki hatırlamıyorsunuz, belki de çok duygusuz, çok katı oldunuz; ama bilin ki "HAYAT, SEVGI VE UMUT SAÇMAKTIR."

Sevdiklerinizin kıymetini bilin ve gerçek sevginizi ortaya koyun..

26 Ekim 2012 Cuma

Mevlana'nın Dostları


    Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur .....

Hz.Mevlana Celaleddin Rumi

Reklamcılık ve Markalaştırmak

Reklamcılık internet'in yetersiz kaldığı zamanlarda televizyon, gazete ve radyo, billboardlar ile insanlara ulaştırılıyordu. Yıllar sonra ilk defa internet ile tanıştık ve reklamcılığın %40 payını alarak liderliğe oturdu. Artık bir çok ünlü marka ve şirketin internet reklamcılığına daha çok önem verdiğini görüyoruz.

Geçen gün düşüncemde haklı olduğum bir kaç şey aklıma geldi. Milliyet Demirören grubuna satıldı? Atv Çalık grubuna, Star TV iki defa el değiştirdi ve Aydın Doğan'dan Doğuş grubuna geçti. Medyanın eski gücü artık yok. Krizde dahi sekte yaratmayan bu ulusal medya, kriz yok ve ekonomi iyiyken el değiştiriyor olması garip değil mi? Evet çok garip çünkü buradaki büyük pastayı internet'e kaptırmış durumdalar.

Televizyonlar ve ulusal basın artık markalaştırmak ve kaliteyi üst sırada tutmak için var olmuş durumdalar. İnternet ise 24 saat açık  bir mağazanızın her daim insanlara siz bayram tatillerindeyken dahi hizmet verme imkanı sunuyor. Bu yüzden her geçen gün güçlü bir hale geliyor.

Adwords ile çok yakın bir zamanda tanıştık. Reklam verenler ve Yayıncılar olarak ayırdığı Adwords ve Adsense hizmetleri ile bir çok şirket'in ilgi odağı haline geldi. Yapısı bir hayli kolay ama hedefsel ve kitleselliği en iyi anlatan reklam biçimiydi. Reklamcılık, karşı tarafın para kazanacağını düşünmektir. Çünkü yatırımın karşılığı yine yatırım olarak geri dönecektir. Reklam veren ve Yayıncılar olarak ayrılan bu reklam methodu
ancak internette işleyebilecek bir reklam methodu. Bu sayede doğru hedeflere ulaşarak daha hızlı ve daha etkili bir sonuç ortaya çıktı.

Konunun başında değindiğim yere tekrar gelmek istiyorum. Milliyet gazetesine reklam verdiğimizi düşünelim. Verdiğimiz reklam bir çok kişiye markalaştırma yolunda saygınlık kazandıracağı doğrudur. Etkili fakat hedefsiz yapılacak olan reklam, kar maliyetinizi düşüren bir etken olacaktır.

Bir ürünü markalaştırmak istiyorsanız, o ürün ile yatıp o ürünle kalkacaksınız. Marka yapmak parayla olmaz, akılla olur. John Philip Jones'in dediği gibi, hedefsel ve kitlesel reklamcılık akılsız bir maliyetsizlik anlamına gelir.

8 Ekim 2012 Pazartesi

Datacenter Nedir ve Dedicated Serverlar ?

Datacenter, Dataların toplandığı merkez anlamındadır. Yüksek internet çıkışı olan merkezlerin tüm internete yayın yapmasını sağlayan merkezlerdir. Bu merkezlerde, kullandığımız bilgisayar vardır. Bazı sunucular Datacenter sunucularının olduğu bölüm her mevsim klimalar ile soğuk tutulur. 

Bu bilgisayarlar her daim açık kalmak zorundadır eğer kapanırsa içinde bulunduğu www.x.com'a da girememiş olursunuz. Bu sunucular genellikle Linux işletim sistemleri ile kurulur. Php, Perl, Shell Bash script, C gibi bir çok programlama dili bu işletim sistemine ihtiyaç duyarlar.

Bu sunuculara putty, telnet gibi uzaktan kontrol sistemleri ile girebilirsiniz. Linux görsel olarak tercih edilmez, çünkü alt yapısı ms-dos gibi bir komut zinciri ile yönetilir.

Windows sunucular da, Windows NT veya Windows Server 2003-2007 kullanılır. Bu sunuculara mstsc ile bağlanılır. Ve aynı bilgisayarınızı kullanır gibi kullanabilirsiniz. Tek farkı işletim sistemine uygun programlar bulmanız gerekebilir.

Linux işletim sistemine, WHM kontrol paneli en kullanışlı olanıdır. WHM Cpanel olarakta anılır. Diğer kontrol panellerine nazaran daha işleyişlidir. Bir defa yüklendikten sonra bir daha silinemez ama sizi senelerce götürebilir. Başka bir sunucuya geçişi de çok kolaydır. Direk dosyalarınızı ve işleyişinizi kolayca taşıyabileceğiniz bir programsal yapısı vardır.

Eğer 20 ve üzeri siteniz bulunmuyorsa sunucu kullanmanıza da gerek yoktur. Reseller hosting kullanabilirsiniz.

Yazan: Altuğ Karaali


1 Ekim 2012 Pazartesi

DDOS Nedir ve Nasıl engellenir! A-Z'ye Altuğ Karaali anlatımı ile! (02.10.2012)

DDOS Nedir? DDOS'un açılımı Distributed Denial Of Service, yani hizmet reddi anlamına gelir. Peki hizmet reddi nasıl oluşur? Datacenter hizmeti aldığımız Network bağlantısının yada shared bağlantısının yetersiz duruma gelmesi anlamını taşır. Şuanda bu tür saldırılara aslında çok maruz kalmayız. Çünkü DDOS saldırıları, hattı erişilemez hale getiren saldırılardır. Bu saldırılarda genellikle UDP kullanılır. UDP, kullandığımız bilgisayarın, diğer bir server'a bir istek göndermesi ile başlar, ve alınan isteğin sonucuna göre bir veri çıkarılır. Bir web sayfasına girerken bir packet download edilir ve tekrar aynı bilgisayardan upload şeklinde geri alınır. Burada bir ms kaybı, yükselili veya timeout olması durumunda kontrol edilir. Eskiden yaygın olarak kullanılabilen bu saldırılar, internet hatlarının gelişmesi ve artması ile kullanılmaz hale geldi. Şuanda en çok kullanılan saldırı methodu TCP veya SYN olarak biliniyor. SYN olması gerektiğinden daha fazla bir işlem yaparak, makinanın ram ve cpu yormak veya kullanılan sürecin erişilmez hale gelmesini sağlamaktır. Eğer bir web sayfası SYN alıyorsa bu ancak RAM ve CPU ile çözülür yada kullanılan Web ara yüzünün Litespeed, Lighttpd gibi araçlar olması gerekir. Apache'nin fazla moduller yapısı olduğundan dolayı açılan süreçler fazla yer kaplar ve donar. Bu gibi attacklar alıyorsanız yapmanız gereken aslında çok basit, bu işi profesyonel ellere teslim etmek! Çünkü altından kalkamayacağınız masraflarla karşılaşabilirsiniz. Bu gibi saldırılardan etkilenmeyen dedicated serverlar genellikle donanımsal firewallar ile korunur. Hatları en az 1gbit desteklidir. Dedicated server'ın ram'i 20gb ve üstü, cpu'su ise en az 2-4 çekirdeklidir. Ayrıca iyi bir datacenter değilse, Cisco kuralları kötüyse bu bile yeterli olmayabilir. Türkiye'de DDOS işine çözüm bulan iki firma vardır. Bunlardan hangisini tercih ederseniz edin sonuç başarılı olacaktır. Kendimi bu alanda geliştirdim ama ticaretini kısa süre yaptım. Ben bıraktıktan sonra dahi bu işi bırakmayıp emek harcayan iki firma www.cesur.net ve www.sorf.org'tur. Her ikisi de bu konuda işinizi çözecektir.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Altuğ Karaali - İnternetin Gidişatı (29.09.2012)

Bilgisayar bir uygulama aracı olarak kullanılırken, günümüzde ihtiyaç haline gelebilmeyi 10 seneye yakın bir zamanda başarmıştır. Bu süreçte internetin alt yapıları hazırlanmaya başlatılmış, Ağ sistemi hızlı bir şekilde tüm Dünya'yı fiber optik kablolarla çevirmiştir. İnternet hayatımıza girdikten sonra 1998'de ilk Google ile tanışan Dünya, şimdilerde internet'in aslında Google olduğunu bile zannetmeye başladı. Facebook'un kurulduğu yıllara denk gelen Google, insanların ihtiyaçlarını kapsayan bir yapıya sahip olduğu için daha önde devam etti. ICQ ve MSN bir çok kişiye yeni tanıtılmış ve Facebook'ta gerekli verileri toplamaya başlamıştı. Facebook iradeli, dengeli ve mantıklı büyüyüşünün arkasında korkaklıktan çok aslında bir endişeydi. Çünkü Amerika'da sadece bir kolejde açılan çılgın 2 kişinin fikri olan Facebook şimdilerde bir Dünya yıldızı olacağını tahmin daha edemezdi. Napster'ın kurucusunun da iş birliği ile Dünya'nın en seçkin 2. tercih edilen ve ihtiyaçları gideren bir ihtiyaç haline geldi. Bir arkadaşlık sitesinden farksız işleyen Facebook, bugünlerde geçmişte yapılandan farklı reklam modeli ile (okul, askerlik ve çocukluk arkadaşınızı) bulun diyerek hızlı bir şekilde büyümeye başladı. Facebook'un tek sevdiğim yönü Source Facebook Developer'ı aktif etmesiydi. Yani Facebook'un olduğu tüm datalara erişim sağlanacaktı. Facebook'un üzerinden yazılım geliştirebiliyor olunacaktı. Uygulamalar, oyunlar, hizmetler verilebilecekti. Bu biraz Facebook'u canlandıran nokta oldu ve arkadaşlık sitesinden kendini ayırdı ve Ticaret yapanlara hizmet sunmaya yönelik çalışmaya başladı. Bu alt yapıdan sonra Facebook reklamlarının cinsiyet, yaş, şehir, semt olarak ayırarak reklam modellerini ulaştırması daha da keyif verir hale geldi. Bu sayede E-ticaret yapan firmalar kendilerini bir anda zengin bir denizin Kaptanları gibi oldu. Google ve Facebook günümüzde Ticaretin en sıcak temaslarını kuran iki büyük devi haline geldi. Yahoo, Microsoft gibi şirketlerin kendini geliştiremiyor olması ve E-Ticaret'e destek vermiyor olması da bu iki devi daha da güçlendirdi. Google özellikle Adwords, Analytics, Seo gibi projeleri hızla ilerlemeyi başardı. Google, ahlaklı, dürüst ve kaliteli yaptığı ticaret modelini, tüm Ticaret yapmak isteyenlere ulaştırmayı başardı. E-ticaret firmalarının, hangi siparişlerinin hangi mecra ve zamanlarda geldiğini gösteren Analytics sistemini geliştirdi. Bu sistem ile E-ticaret firmalarının bir çoğu artık ne yaptığını bilen ve önünü gören firmalar haline geldi. Televizyon reklamlarının yakalayamadığı sıcak satışı yakalamayı başararak büyük firmaların çoğunun E-ticaret yapmasına itti. İnternetin ilk çıkış dönemlerinde, bilgisiz ve tecrübesiz olan bir çok kullanıcı, bilgisayarın bir çok yönünü öğrenmek zorunda kaldı. Genç nesilin daha hakim olduğu ve bundan sonraki nesilinin ise bu süreçte daha hızlı olacağını varsayarsak, Türkiye önümüzdeki 5 yıl içerisinde E-ticaret ve İnternet kullanımının hızla artacağını, yurt dışına da açılacağını düşünüyorum. Sevgiler ve Saygılar.